17 Eylül 2014 Çarşamba

İnsan Hakları ve Özellikleri

İnsan Hakları hem tarihsel olarak hemde günümüzdeki algılanış şekli bakımdan en yaygın temellendirme biçimi olan "doğal haklar" yaklaşımıdır. Bu anlayış insan haklarını, herkesin insan olmak itibariyle doğuştan sahip olduğu dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez haklar olarak görür.
İnsan hakları kişinin sadece insan olmasından dolayı sahip olduğu herhangi bir koşulla bağlı olamayan ve bireyin kendisinde varlık bulan  haklardır.

İnsan Haklarının Özellikleri
A. Evrensellik
İnsan haklarının evrensel olması başlıca üç anlama gelir;
i) Bütün insanlar, zamana ve mekana bağlı olmaksızın insan haklarına sahiptir.
ii) Dolayısıyla insan hakları toplumsal aidiyeti, kültürel kimliği, sosyal kökeni, ırkı, dili, sınıfı ne olursa olsun, bütün insanların sahip olduğu haklardır.
iii) İnsan hakları kültürel-rölativist gerekçelerle tanınmazlık edilemez.

B. Doğuştanlık ve Toplum Öncesi Olma
İnsan hakları insanların doğuştan getirdikleri, insan kişiliğinden ayrılmaz haklardır. Bu nedenle, insan hakları, varlığı hukukun tanımasına bağlı olan veya sonradan kazanılan haklardan tamamen farklıdır.
İnsan haklarının doğuştan olmasının mantıki bir sonucu onların toplum öncesi olmalarıdır. Buna göre,
i) İnsanlar herhangi bir sosyal formasyonun üyeleri olarak değil, fakat sırf insan olarak var oldukları için bu haklara sahiptirler.
ii) Bu nedenle de insan hakları toplumsal-siyasal varoluş biçiminin (siyasal toplumun) meşruluk temeli ve ona yön gösteren değerlerdir.
iii) İnsan hakları esas itibariyle topluma ve onun temsilcisi sayılan devlete karşı ileri sürülen haklardır.

C. Mutlaklık
İnsan haklarının "mutlak" olması şu anlama gelir;
i) İnsan haklarının varlığı herhangi bir kayda veya şarta bağlanamaz; hiç bir düşünce ve mülahazayla varlıkları inkar edilemez, geçersiz kılınamaz. Onlara istisnasız her durumda saygı gösterilmesi gerekir.
ii) İnsan haklarının varlığı özellikle de topluma karşı ödevlerin yerine getirilmesine bağlı değildir.
iii) İnsan haklarının kapsamı daraltılamaz, pazarlık konusu yapılamaz. İstisnasız bütün insan haklarına saygı gösterilmelidir.
iv) Bir insan hakkının kullanımı ancak başka bir insan hakkına tecavüz teşkil etmesi veya bizatihi insan haklarının varlık şartlarını ortadan kaldıracak şekilde kullanılması halinde kısıtlanabilir.

D. Vazgeçilmezlik
Vazgeçilmezlik haklar rızayla bile vazgeçilemeyen haklardır. İnsan haklarının vazgeçilmez ve devredilmez olduğunu iddia etmek, onlardan sözleşme yoluyla gönüllü olarak bile vazgeçilemeyeceğini, bu hakların hiçbir şekilde ortadan kaldırılamayacağını iddia etmektir. Buna göre, kişiler insan haklarını sözleşmeyle başkalarına devredemeyecekleri gibi, bunlardan feragat de edemezler.

E. Bireysellik
Klasik anlayışa göre insan haklarının öznesi gruplar veya topluluklar değil, yalnızca birey olarak insanlardır. Yani insan hakları birey haklarıdır. Çünkü, topluluk, cemaat, grup, sınıf ve toplum gibi kollektiviteler varlıkları bireylerden bağımsız olan asli gerçekler olmayıp, birey-insanlardan ve onların arasındaki etkileşimlerden oluşan ilişki ağlarıdır.Dolaysıyla, kollektivitelerin hakları bireysel insan haklarına göre ikincil konumdadır.
İnsan haklarının öznesinin bireyler olması demek, ayrıca, bu haklara sahip olmanın belli bir topluma veya kollektiviteye mensubiyet şartına bağlı olmaması da demektir.

F. Özgürlükçülük
Özgürlük, en genel anlamda, hayatı hangi değer ve ideallere göre yaşayacaklarına, keyfi bir dış müdahale olmadan bireylerin kendilerinin karar verebilmelerini ve o yolda hareket edebilmelerini mümkün kılar. Özgürlük hemen hemen her durumda insanların izleyecekleri amaçlar ve kullanacakları araçlar konusunda tercih yapmalarını gerektirir.

G. Temel Nitelik
İnsan hakları temel haklardır. Ancak, insan haklarının "temel" olmasıyla, "temel haklar" aynı şey değildir. Birincisi daha çok ahlaki bir anlatım iken, ikincisi anayasal-hukuki düzeye işaret etmektedir. İnsan haklarının "temel" olması onların haklar arasındaki ahlaki hiyerarşinin tepesinde yer aldıklarını ima etmekte, bu da bir ölçüde insan haklarının "mutlak" karakterini teyit etmektedir.
Daha özel olarak, insan haklarının "temel" olmasından kastedilen ise, onların anayasal düzenin temelini oluşturdukları veya daha doğrusu oluşturmaları gerektiğidir.

H. Devlete Karşı Olma
İnsan hakları iddialarının muhatabı prensip olarak devlettir. İnsan hakları politiktir ve esas hedefi de kişileri devlet baskısından korumaktır.
Temel haklar temel hak taşıyıcısının çeşitli yaşam alanlarını ve haklarını devlet saldırılarına karşı korurlar. Her temel hak taşıyıcısı devletin müdahalelerine karşı temel hak ile korunan yaşam alanlarında doğrudan ilgili temel hakka dayanarak savunabilir.

                                    (Kaynak: İnsan Hakları Teorisi ve Hukuku.  Mustafa Erdoğan)

10 Eylül 2014 Çarşamba

Mücbir Sebep

Mücbir sebep (zorlayıcı sebep),failin haricinde ve iradesi dışında gerçekleşen zorlayıcı ve kaçınılmaz olan doğal hadiselerdir. İnsanın önleyemeyeceği, kaçınılmaz, sakınılmaz karşı konulmaz olaylardır.Örneğin; deprem, yıldırım düşmesi, sel, fırtına vb.

Mücbir Sebep ve Kaza-Tesadüf Arasındaki Fark
Mücbir sebepte kişi iradesinin farkında olduğu zorunluk ve kaçınılmazlık hali vardır. Örneğin İşine giden birinin iradesi dışında (ama iradesinin farkında) yolun çökmüş olması ve işine gidememesi. Kaza-Tesadüf halinde ise kişi iradesinin farkında olmadığı öngörülemezlik hali mevcuttur. Örnek olarak; Sürücünün kırmızı ışığı yeşil görüp yoluna devam etmesi. İradesine aykırı davrandığının farkında değil.

Mücbir Sebep ve Tehdit-Korkutma Arasındaki Fark
Mücbir sebep halinde failin tercih durumu söz konusu değil kaçınılmazlık ve sakınılamazlık söz konusudur. Korkutma-Tehdit durumda ise kişi suç işlemeye veya zarara razı olma durumu tercihi söz konusu olabilir.

Mücbir Sebep ve Zorunluluk Hali Arasındaki Fark
Mücbir sebepte kişi zorlanmış ve karşı konulamaz bir durumdadır. Zorunluluk halinde ise kişi zorlanmış durumda değildir. Kişi hukukun kendisine verdiği yetkiyi kullanarak başkasına zarar vermektedir veya kişi başkasına zarar vermeyip kendisini de feda edebilir her zaman bu imkana sahiptir.